25 Şubat 2008

Publick Occurances


Bayanlar ve baylar (ladies the first),
Şekil 1-a'da görmüş olduğunuz bu resim, Amerikan kolonilerinin ilk gazetesi olan Publick Occurances: Both Foreign and Domestick'in 25 Eylül 1690 tarihli nüshasıdır (zaten başka nüsha da yok). Yayınmasının ertesi günü Massachusetts valisi tarafından kapatılmıştır.
Dört sayfadan oluşan gazetenin üç sayfasında yazı vardı, dördüncü sayfa ise okuyucuların kendi haberlerini yazması için boş bırakıldı. Çünkü, o dönemde gazeteyi satın alan kişiler, ellerindeki nüshayı okuması için uzaktaki yakınlarına gönderiyorlardı.
Ezcümle, gazete, bir çeşit mektup işlevi görmekte okuyucu da gazetenin dağıtımını kendisi üstlenmekteydi.
Metin membası: Britanica, Robert Elliot Jr.

24 Şubat 2008

Diyojen

24 Ekim 1870'de yayına giren siyasi mizah dergisi Diyojen, tütün içenlerden vergi alarak (tarihe bakıldığında Süleyman Efendi'nin nasırlardan, tütününde vergilerden çok çektiği görülecektir) bütçe açığının kapatılmasını önerenlere; eğer ekmek yiyen, su içen herkese vergi konursa borçların hepsinin ödeneceğini üstüne üstlük Avrupa'ya borç para bile verebileceğimizi söylemiştir (İtina ile bakınız: Orhan Koloğlu, Osmanlı'dan Günümüze Türkiye'de Basın, 1992, 39. sayfa, en üst paragraf).

Emeğe saygı : resim kaynağı

Rabbena, hep CNN'e

Bütün meselenin, ağ günlüğü yayınlamak ya da yayınlamamak (to blog or not to blog) olduğu günlerde, hikmetinden sual olunmaz media mogul’ı CNN, gazetecilik için faydalı bir ortam olduğunu düşünmediğinden, ağ günlüklerine (blog) yüz vermemişti. Hatta CNN.com’dan bir zat-ı muhterem, biz ağ günlüğü yayınlamayacağız diyordu.

Ancak, kullanıcıların içerik üretimine katkıda bulunması başlı başına bir fenomen haline geldi. Çevresinde olan biteni göstermek, şöhret olmak, sesini duyurmak, ilgi çekmek vs. isteyenler, düzenden rahatsız olanlar, düzenle bir örnek gidenler bilumum web sitelerine akın etmeye başladı.

İster vatandaş gazeteciliği ister kullanıcı üretimi içerik diyelim, CNN bu dalgaya daha fazla kayıtsız kal(a)madı ve ireport.com ve i-report.com alan adlarını almak için 750.000 dolar ödeyerek, vatandaşlardan gelen metin, fotoğraf ve video gibi içerikleri herhangi bir düzenleme, süzme yapmadan beta.ireport.com adresinde yayınlamaya başladı.

Kanaatim odur ki, medya baronu CNN, atmış olduğu bu adımla, herhangi bir web sitesine gidecek olan kullanıcı içeriklerini kendi web sitesine çekmeyi dolasıyla egemenlik alanını daha fazla genişletmek istemektedir.

Kullanıcı da hazırladığı içeriğin, ziyaretçi sayısı nispeten daha az olan web sitelerinden ziyade tanınmış, bilinmiş bir web sitesinde yayınlanmasını tercih etmektedir. Çünkü hem ürettiği içerik daha fazla kişi tarafından bilinir hale gelmektedir hem de CNN’in diğer araçlarında da (televizyon, resmi web sitesi) yayınlanma ihtimali bulunmaktadır.

El değmedik bir bu ortam kalmıştı. CNN, sağolsun burada da bizi rahat bırakmak istememekte.
Ama keser gibi “hep bana, hep bana” nereye kadar be kardeşim.

20 Şubat 2008

Vatandaş Gazeteci vs Vakanüvis


Osmanlılarda, kendi zamanının ya da bir hükümdarın yaşadığı dönemin tarihini yazmakla resmen görevlendirilmiş yazarlar olan vakanüvisler, (Büyük Larousse, 23.cilt:12064) olayları kaleme alarak tarihe not düşmeleri ve asıl mesleklerinin tarih yazarlığı olmaması yönüyle vatandaş gazetecilere benzemesine karşın; “devlet tarafından yazılması istenilen, yazılmasında sakınca görülmeyen olayları yazması” (Büyük Larousse, 23.cilt:12064) yönüyle vatandaş gazetecilerinden ayrılmaktadır. Saraydan gelen emirler doğrultusunda neyi yazıp neyi yazmayacağı önceden belirlenmiş, sınırları çizilmiş vakanüvislerin tersine vatandaş gazetecileri neyi yazıp neyi yazmayacağına kendileri karar vermektedir. Ancak özellikle editörlü web sitelerinde, vatandaş gazetecilerinin hazırladıkları içeriklerin yayınlanacağı yer (ana sayfa, kategori sayfası vb.) editörler tarafından belirlenmektedir. Vatandaş gazetecilerine istediği konuyu istediği biçimde yazma olanağı sağlanırken, okuyucunun ilk hangi konuyu okuması gerektiğine web sitesi karar vermektedir. Yazma aşamasındaki belirleyicilik, sunma aşamasındaki belirleyiciliğe dönüşmektedir.

18 Şubat 2008

Karda İzler

Ne zaman bir kar yağsa, Ahmet Telli'nin Karda İzler şiiri gelir aklıma. Bir gün, Kalmasın isimli şiir kasetini edinin mutlaka ama mutlaka kar yağışını, bu şiirin eşliğinde seyredin. Alakasız olsa da söylemeden geçmeyim. Şairler şiirlerini okuyamaz derler. Ahmet Telli istisna galiba.

Fotoğraflar, bu yılki kar yağışını göstermektedir ki tarihe biz de bir not düşelim.

"Ömrümüz, parmak uçlarımızda eriyen bir kar tanesi" midir acaba?

17 Şubat 2008

Vatandaş Gazeteciliği (Citizen Journalism)

Vatandaş gazeteciliği (citizen journalism) nedir ne değildir?

Tanımını vereyim tam olsun. Kurumsal bir yapıda veya serbest olarak gazetecilik yapmayan insanların, çevresinde olan biten olay yahut olgu hakkında yazdığı metin, çektiği fotoğraf ve videoların; ağ günlüklerinde (blog), fotoğraf, video paylaşım sitelerinde yayınlanmasıdır.

Katılımcı gazetecilik (participatory journalism), görgü tanıklığı gazeteciliği (eye witness journalism) ya da kullanıcının ürettiği içerik (user generated content) olarak adlandırılan bu anlayış, Shayne Bowman ve Chris Willis'in "We Media: How Audience are Shaping the Future of News and Information" kitabında; bağımsız, güvenilir, doğru, geniş bakış açısına sahip enformasyonun sağlanması amacıyla, bir kişi veya grubun haber ve enformasyonun toplanması, yazılması, yayınlanması ve yorumlanması sürecinde aktif bir rol alması olarak tanımlanmaktadır.

Yeni medya uzmanı Mark Glaser'e göre de vatandaş gazeteciliği; gazetecilik eğitimi almamış ama modern teknoloji araçlarını ve küresel dağıtımı sağlayan interneti kullanan insanların, örneğin; şehir meclisi toplantısı, gazetede çıkan bir makalede gördükleri hata veya taraf tutma hakkında ağ günlüklerinde (blog) yazı yazmaları ya da gördükleri bir olayın fotoğrafını, videosunu çekip Youtube gibi web sitelerine göndermeleridir.

Bu kadarlık ciddiyet yeter sanırım. Vizontele'de televizyonunun tarifi yapılırken radyonun resimlisidir dendiğini hatırlarsınız. Bence vatandaş gazeteciliği de -tam karşılamasa bile-, vakanüvisliğin elektronik halidir.

Not: Kar nedeniyle yazmayı bir gün tatil ettim. Ne de olsa kendi kendimin valisiyim değil mi ama.

Bir daha not: resim kaynağı

16 Şubat 2008

OhmyNews

1999 yılında sabık (eski manasında) gazeteci Oh Yeon Ho tarafından kurulan, Güney Kore menşeli OhmyNews (efendim Korece şimdiki zamanlar anlamına geliyormuş, siz İngilizceymiş gibi düşünüp "anaa benim haber" biçiminde çevrebilirsiniz, ben öyle yaptım) vatandaş gazeteciliğinin (citizen journalism) dünyadaki en önemli örneğidir.

İngilizce yayınlanan OhmyNewsInternational'ın yaklaşık 60.000 vatandaş muhabiri, 60 profesyonel muhabiri ve editörü bulunmakta. Web sitesi gelirlerinin, %70'ini reklamlardan, %20'sini haberlerinin diğer haber sitelerine satılmasından elde etmekte. Ana sayfada yer alan haber için de vatandaşa belli bir miktar (15 avro yanılmıyorsam) ücret ödemekte.

Size yamuk yapmayacak bir İngilizceniz varsa ve haber göndereyim avroları istifleyeyim derseniz:

http://english.ohmynews.com

Derkenar- resim kaynağı



Dizi dizi Youtube

Soğuk ve karlı bir gün. Dışarıya çıksam ne yapacağım. Çernobil eseri radyasyonlu turist çayının ve 6 mg zifir, 0,5 mg nikotin, 7 mg karbonmonoksitten müteşekkil sigaranın eşliğinde youtube’dan video seyretmek en iyisi.

Ana sayfada “şu anda izlenen videoları” gösteren bir kısım var. Hiç dikkat etmemiştim daha önce. On saniyede (içimden saydım) bir yenileniyor. Bir baktım yirmi videonun on biri Türkiye’den. Memleketimin insanları, Viyana kapılarından sonra Youtube kapılarına mı dayanmıştı yoksa. Bu düşüncenin gayri mümkün olduğunu düşünerek, Youtube’a “erişilen ülkede şu an izlenen videoların” gösterildiği kısım olduğuna karar verdim. Yoksa elin ecnebisi ne anlasın Kurtlar Vadisi Pusu’dan, Tahsin’in Fikret’i öpmesinden. Bilmez ki bu günü çok beklediğimizi. Tahsin, Fikret’i öpünce, bizde sevdiğimizi öpmüş gibi olduk çok şükür. Sıradaki şiir bizim için Necip Fazıl’dan gelsin:

Ne hasta bekler sabahı,

Ve ne genç ölüyü mezar,

Ne de şeytan, bir günahı,

Seni beklediğim kadar.